-
1 peu
1 az [az]◊2 peu à peu yavaş yavaş3 az miktar4 petit nombre az insan◊Peu le savent. — Bunu az insan bilir.
a biraz ['biɾaz]b hafif [ha'fif]◊Il pleut un petit peu. — Hafif yağmur yağıyor.
6 à peu près aşağı yukarı7 de peu az farkla8 depuis peu az süre önce -
2 a sum of money
n. bir miktar para, bayağı çok para -
3 a sum of money
n. bir miktar para, bayağı çok para -
4 a sufficiency of money
n. yeterli miktar para -
5 a sufficiency of money
n. yeterli miktar para -
6 размер
м1) врз boyut, boy; ölçü, çap; büyüklük; miktarкастрю́ля сре́днего разме́ра — orta boy tencere
разме́ром со сре́днее я́блоко — orta boy bir elma büyüklüğünde
разме́р уча́стка — arsanın boyutları / ölçüsü
фотогра́фия разме́ром 6х9 см — 6x9 santim boyutlarında / ebadında bir fotoğraf
штраф в разме́ре трёх рубле́й — üç ruble para cezası
разме́р пе́нсии — emekli maaşının miktarı
разме́р ока́зываемой по́мощи — gösterilen yardımın miktarı / çapı
уще́рб в разме́ре ста рубле́й — yüz rublelik zarar
посо́бие в разме́ре 80 % зарпла́ты — ücretin % 80 tutarında bir ödenek
увеличе́ние коли́чества и разме́ра стипе́ндий — bursların sayı ve miktar bakımından artırılması
дости́чь неви́данных разме́ров — görülmemiş boyutlara varmak
2) (мерка, номер) boy; bedenкако́й разме́р (о́буви) ты но́сишь? — ne boy giyersin?
есть соро́чки любо́го разме́ра — her bedene göre gömlek var
како́й у вас разме́р? (о платье и т. п.) — beden numaranız?
3) лит. tartı, vezin, ölçü4) муз. ölçü -
7 flot
-
8 overdraft
n. fazla para çekme, kredi limitini aşma* * *hesabından fazla para isteme* * *(the amount of money by which a bank account is overdrawn: a large overdraft.) hesaptan fazla çekilen miktar -
9 spot
adj. peşin para ile yapılan, hemen teslim edilen————————n. nokta, benek, leke, puan, yer, olay yeri, ayıp, reklâm, reklâm spotu, azıcık miktar, zor durum, gece klübü, eğlence yeri, spot, sahne ışığı————————v. benek yapmak, lekelemek, nokta yapmak, beneklemek, seçmek, ayırt etmek, görmek, tanımak, yerleştirmek, yerine koymak, yerini saptamak, lekelenmek, benek benek olmak* * *1. benek 2. benek (n.) 3. farket (v.) 4. spot (n.)* * *[spot] 1. noun1) (a small mark or stain (made by mud, paint etc): She was trying to remove a spot of grease from her skirt.) leke2) (a small, round mark of a different colour from its background: His tie was blue with white spots.) benek, nokta3) (a pimple or red mark on the skin caused by an illness etc: She had measles and was covered in spots.) sivilce, ben4) (a place or small area, especially the exact place (where something happened etc): There was a large number of detectives gathered at the spot where the body had been found.) yer5) (a small amount: Can I borrow a spot of sugar?) biraz, azıcık2. verb1) (to catch sight of: She spotted him eventually at the very back of the crowd.) görmek, fark etmek2) (to recognize or pick out: No-one watching the play was able to spot the murderer.) belirlemek, bulmak•- spotless- spotlessly
- spotlessness
- spotted
- spotty
- spottiness
- spot check
- spotlight 3. verb1) (to light with a spotlight: The stage was spotlit.) projektörle aydınlatmak2) (to show up clearly or draw attention to: The incident spotlighted the difficulties with which we were faced.) dikkat çekmek•- on the spot
- spot on -
10 Menge
eine Menge Geld çok para -
11 crumb
ekmek kirintisi, kirinti; kirinti, çok az miktar; cigeri bes para etmez adam -
12 pot
çömlek, kap, kavanoz; lazimlik, oturak; (para) bol miktar, yigin; iska, karavana; kupa; saksi; marihuana, esrar, ot, saksiya koymak; vurup öldürmek, avlamak
См. также в других словарях:
artı para — is., ekon. Banka tarafından müşteri hesabı için öngörülen limitten belirli bir miktar daha fazlasını kullanma imkânı veren tutar, acil ihtiyaç kredisi … Çağatay Osmanlı Sözlük
peşinat — is., Far. pīşīn + Ar. āt Bir alışveriş veya hizmet için önceden verilen bir miktar para Peşinat ne kadar? … Çağatay Osmanlı Sözlük
vergi iadesi — is. 1) Mükellefin yaptığı ihracattan geri alınan vergi indirimi 2) Memurların, işçilerin ve emeklilerin belirli süreler sonunda kurumlarına sundukları fiş ve makbuzlar üzerinden kendilerine geri verilen bir miktar para … Çağatay Osmanlı Sözlük
pey sürmek — 1) artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek veya önermek 2) rekabet etmek Onu, kendisine karşı pey sürecek kimsenin çıkmayacağına inanan Güdük Hacı olarak istemişti. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
PİŞ-MÜZD — f. Pey, pey akçesi. Satılık bir şeye talip olan kimsenin, sonradan caymayacağını temin makamında olmak üzere satıcıya peşin verdiği bir miktar para … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TABLDOT — Fr. Lokanta, okul ve otellerde belli bir miktar para karşılığında verilen belirli çeşitlerden ibaret bir öğün yemek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ısgat çevirmek — ölen kişinin üzerindeki oruç borçlarına karşı bir miktar para dağıtılması … Beypazari ağzindan sözcükler
MURABAHA — Bir malı kâr ile satmak. * Bir miktar ilâve ederek ödünç para alıp vermek. * Fâiz ile para alıp vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
avuç dolusu — sf. 1) Pek çok Aynı yerde avuç dolusu para harcamış, kızları şampanyaya boğmuştum. R. H. Karay 2) Bir avucun alabildiği miktar kadar … Çağatay Osmanlı Sözlük